{ "title": "Şah İsmail ve Yavuz Sultan Selim", "image": "https://www.yavuzsultanselim.gen.tr/images/sah-ismail-ve-yavuz-sultan-selim.jpg", "date": "19.01.2024 02:04:32", "author": "gökhan gülkal", "article": [ { "article": "
Şah İsmail ve Yavuz Sultan Selim, ya da Safevi İmparatorluğu ile Osmanlı İmparatorluğu'nun karşı karşıya gelmesi Türk tarihinin en önemli olaylarından biridir. Bu karşılaşma, siyasi bir mücadele olmasına rağmen, bugüne kadar Sünnî /Hanefî mezhebi ile Şii/İsnâ-Aşeri mezhepli Türklerin çarpışması olarak görülmüştür.

Bu tarihi olay, aradan yüzyıllar geçmesine rağmen Türk toplumları üzerinde etkisini sürdürmüş; tarih, sosyoloji, edebiyat gibi değişik sahalarda birçok esere konu olmuştur.

16. Yüzyılın başında bir tarikat şeyhi olan İsmail bir şaha dönüşmüştür. Ancak tarikat lideri olmak başka, devlet reisi olmak başkadır. Şah İsmail tarikatını devlete dönüştürmek istemiş, fakat tarikat devletin yerini alamamıştır. Osmanlı topraklarından kaçan Türkmenler Şah İsmail'e gitmişler, Şah İsmail Osmanlı'ya isyan edip kendisine gelen Şahkulu ve adamlarını kontrolü zor başıbozuklar oldukları gerekçesiyle istememiş ve bazılarını öldürtmüştür.

Yıllarca devam eden ideolojik çalışma ile Osmanlı ülkesinin içi boşaltılmış, Türkmen olan Avşar, Varsak, Tekeli, Ustacalu boyları Şah'ın yanına gitmiştir. Kızılbaş-Türkmenler Şah'a can ve kanlarıyla bağlandılar. Yavuz propaganda karşısında Şah'ı yenmenin zor olduğunu, karşı propagandaya ihtiyaç olduğunu anlamıştır. Selim'in şehzade iken babası Sultan Bâyezîd'e karşı çıkmasının nedenlerinden biri Anadolu'yu ele geçirmek üzere olan Şah'ın gücüdür.

1487 senesinde Trabzon'da sancak beyi olan şehzade Selim, Anadolu'daki propagandalar sonucu göçebe Türkmenlerin Şah İsmail tarafına geçmesini izler. Adaleti ve refahlarını kaybeden Türkmenler dirayetsiz yöneticiler yüzünden davarlarını ve mallarını yok pahasına satarak Erzincan'da şeyhlik iddia eden Şah İsmail'e kul yazılırlar. Bunda Osmanlı'nın iskân politikasının da payı vardır. Göçebe Türkmenler yerleşik hayata geçmek istezler, yerleşik hayatı bir esarete benzetirlerdi. Özgürlüğü dağların yaylaların serinliklerinde, zirvelerinde, bahar çiçeklerinde bulan Türkmenler Yürük adını bu nedenle almıştı. Yürüyüp giderek, sorunları arkada bırakırlardı.

Şah İsmail ve Yavuz Sultan Selim Çaldıran Savaşı öncesinde defalarca mektuplaşırlar. Yavuz Şah'a edebi sanatlarla süslü Farsça mektuplar yollar. Şah ise Yavuz'a öyle mektuplar gönderir ki Türkçe'nin tüm duru güzellikleri mısralara yansımıştır. Her iki hükümdar da üstünlüklerini savaş meydanlarından önce sayfalar üzerinde göstermeye uğraşır.

Çaldıran Sahrası'na 22 Ağustos 1514'te gelen Yavuz Sultan Selim'in donanımlı, disiplinli ordusunun gelişini izleyen Şah İsmail Osmanlı'nın tüfek ve top ateşiyle ordusunun eridiğini görmüştür. Oysa İsmail ideolojik propaganda ve iman gücü ile Osmanlıyı yenebileceğini ümit ediyordu. Ancak sonunda Devlet Osmanlı, tarikat-aşiret yapılı Safevi'yi Çaldıran'da yenmiştir. Bu yenilgiden sonra eşi Taçlı Hatun'u Osmanlı'ya kaptıran Şah İsmail, karamsarlık ve ümitsizlik içinde Hatayi mahlası ile şiirler yazmaya devam eder. 1524 yılında kendi yalnızlığında kahrından ölür.

Yavuz Sultan Selim ise fetihlerine devam eder. Bir diğer büyük Devlet olan Mısır Memlüklüleri'nin topraklarını ve hilafeti Osmanlıya kazandırdıktan sonra asıl amacı olan Avrupa seferine başlayamadan hayatını kaybeder.
" } ] }