{ "title": "Yavuz Sultan Selim Nasıl Öldü", "image": "https://www.yavuzsultanselim.gen.tr/images/yavuz-sultan-selim-nasil-oldu.jpg", "date": "19.01.2024 20:36:37", "author": "burçin güngör", "article": [ { "article": "Yavuz Sultan Selim nasıl öldü, 10 Ekim 1470 tarihinde dünyaya geldi. Babası Sultan İkinci Bayezid, annesi ise Gülbahar Hatun'dur. Annesi Gülbahar Hatun Dulkadiroğulları beyliğinden gelmiştir. Yavuz Sultan Selim, uzun boya, geniş omuzlara, kalın kemiklere sahip yiğit bir padişahtı. Kırmızı yüzü ve uzun bıyıkları vardı. Doğası gereği sert tabiatlı ve cesurdu. Kuvvetli bir eğitim tahsili almıştı.

Yavuz Sultan Selim'in Osmanlı tahtındaki saltanatı kısa sürmüş olsa da oğlu Süleyman döneminde Osmanlı İmparatorluğu'nun altın çağını yaşamasına ortam hazırlamıştır. Sultan Selim, babasından kendine geçmiş olan boş hazineyi tamamen doldurmuştur. Herkes tarafından bilinen bir efsaneye göre; ağız dolusu hazinenin kapısını kendi mühürleyip şöyle vasiyet etmiştir: \"Benim altınla doldurduğum bu hazineyi, benden sonra her kim doldurabilirse şayet kendi mührü ile mühürlensin, yoksa Hazine-i Hümayun benim mührümle mühürlensin. \" bu vasiyet yerine getirilmiş ve o tarihten sonra gelen hiçbir padişah hazineyi dolduramamıştır. Bu yüzden bu hazinenin kapısı Osmanlı Devleti'nin yaklaşık olarak 400 yıl boyunca Yavuz'un mührüyle mühürlenmiştir. Ta ki Osmanlı Devleti iflas edene kadar.

Gelelim Yavuz Sultan Selim vefat döneminde yaşanan olaylara

Yavuz Sultan Selim, Mısır seferini tamamlayıp İstanbul'a döndüğünde, onun vezirlerden bazıları, İstanbul ve İskenderiye arasındaki deniz yolunun tam ortasında çok tehlikeli bir korsan ocağı olan Rodos şövalyelerinin üzerine sefer yapılmasını söylerler. Bu duydukları üzerine Yavuz Selim vezirlerine dönerek şunu söyler: “Artık bundan sonra ahiret seferinden başka seferimiz yoktur. ” Aslında bunu vefatının yaklaştığını haber veriyordu. Şam'da iken de Muhyiddin-i Arabî'nin türbedarı onun bundan sonra fazla yaşamayacağını kendisine söylemişti.

Sultan Selim, Mısır Seferini tamamladıktan sonra Batı Seferi'ne başlamak istemiş bu amaçla Veziriazamı Kapıkulu askerleriyle Edirne'ye göndermiştir. Yavuz Selim, Edirne'ye harekete hazırlandıktan sonra bir gün musahibi Hasan Can'la saray bahçesine iner, orada birlikte dolaşırken Hasan Can'a arkasına bir şey battığını ve canını acıttığını söyler, fakat o Yavuz Sultan Selim'in bu sözü üzerine elini onun sırtına atar ancak bir şey bulamaz. Yavuz, ikinci defa söylenince, Hasan Can Yavuz'un gömleğinin düğmelerini açar ve sırtındaki çıbanı görür. Yavuz'un ölümüne neden olan çıbanın halk arasında \"yanıkara\" denilen bir çıban olduğu rivayet edilir ki, bu 'şirpence'ya da 'aslan pençesi' adıyla anılan maruf bir çıbandır. Yavuz Sultan Selim, Hasan Can'a oradaki çıbanı sıkmasını emretmiş ancak Hasan Can bundan çekinmiş ve padişaha şöyle cevap vermiştir: “Padişahım bu büyük bir çıbandır, henüz hamdır, sıkmak doğru değildir, isterseniz üzerine uygun bir merhem sürelim. ' Sultan Selim bu cevabın üzerine: “Biz çelebi değiliz ki bir tane çıban için cerrahlara gidelim. ” der ve o geceyi acı içinde geçirir. Ertesi gün hamama giden Yavuz, acı veren bu çıbanı hamamda ovdurur, çıbanı sıktırır ve hamamdan çıktıktan sonra Hasan Can'a: 'Seni dinlemedim ama kendimizi heder. ' der.

Tüm bunlar Yavuz'un sefere çıkmasına engel olamamıştır. Yavuz Edirne seferine önceden karar verildiği için hasta olduğu hâlde1520 yılında temmuz ayında sefer için yola çıkmıştır. Ömrünün son günlerini Edirne'de geçiren Yavuz Sultan Selimin Edirne'ye at üstünde gitmiş olması onun rahatsızlığının derecesini arttırmıştır. O gitmeden önce vezirler ve devlet erkânı daha önce Orduyu Hümayun ile yola çıkmışlardı. Dinlenmek ve konaklamak için Harami Dere'sinde kaldıkları gece, Yavuz Sultan Selim oldukça ağır bir şekilde rahatsızlandı. Güneş doğmaya başlayınca Ferhad Paşa'ya “ileri konağa varsın. ” diye haber gönderdiler. Ferhat Paşa'ya haber ulaştığında, ileriye hareket etti ve böylece birkaç gün gidildi. Çorlu yakınlarında babasıyla savaştığı yerde Süt Gölü adlı menzilde duruldu. Hastalığı burada iyice arttı ve 40 gün kadar burada kalındı. İlaç tedbiri için o bölgede beklemek gerekti. Onun hastalığı ile ilgilenen tabiplerin en başında Reis'ül-Hükema geliyordu ve o dahil olmak üzere bütün tabipler, eşi ve benzeri bulunmayan bir tedavi için büyük bir çaba gösterip padişahın üzerine hassasiyetle titrediler, lakin tedavi sonuç vermedi. Hastalığı günler geçtikçe daha da ilerledi. Bazı düşmanların böyle kötü günleri fırsat bilerek yağmaya girişeceklerini bildiklerinden padişahın hastalığı gizli tutuldu, vezirlere ve Orduyu Hümayuna çavuşlar gönderildi.

Yavuz Selim ne yazık ki 23 Eylül 1520 Perşembe günü saba karşı ebedi diyara hicret etti. Böylece hilafet tacını ve tahtını, Hadim-ul Haremeyn vasfı ile yönettiği saltanatını, yegâne varisi olan tek evladı Sultan Süleyman Han Hazretlerine bırakmış oldu. Yavuz Sultan Selim'in bir tek oğlu vardı ancak yine de karışıklık çıkmasın diye ölümü daha önceki padişahlarda alınan tedbirler gibi saklanmıştır.
" } ] }